4 Aralık 2010

Keşke hep 25 kalsak...


Çocukluğum Türk kahramanlık hikâyeleriyle geçmiştir. Sağcı bir babanın oğlu olarak, Selçuklu'dan başlayarak Türklerin 7 cihana nasıl hakimiyet kurduğunu dinledim ve okudum. Baba, amcalar, sülale boyu sağ gelenekten gelmiş bir aile işte.

Ortaokul son sınıfta bir kitap okuduktan sonra beynimde bir şeylerin hareketlendiğini hissetmeye başladım. Birbirini takip etmeye başladı bu okumalar. Sola karşı içimde bilinçsiz bir biliçle sempati doğmaya başlamıştı. Babamın anlattığı hikâyelerin gerçekten de hikâye olduğunu fark ediyordum. '68 olayları en çok dikkatimi çeken toplumsal olay haline gelmişti. Zamana dair bulduğum her kitabı okuyordum.

Ve bir gün, Vedat Demircioğlu ile hayatımda sadece 5-6 yaşlarındayken gittiğim ve nüfus cüzdanımda Taşkent yazan yerden olduğunu öğrendim. "Baba Vedat Demircioğlu'nu tanıyor musun?" sorusuyla karşısına dikildim. Babam, akraba olduğumuzu, Vedat'la farklı fikirleri paylaşmalarına rağmen çok iyi bir insan olduğunu anlattı.


Cenazesinin Konya'ya götürülmesi sırasında büyük olaylar olduğunu, kendi doğduğu yer olan köyüne defnedilmesine kendi akrabalarından bile bazı kişilerin karşı olduğunu "Komünüstler buraya giremez" sloganlarıyla, kendi toprağına bile gömülmesine izin verilmemeye çalıştığını anlatmıştı.

Polisler tarafından yurt penceresinden betona bırakılan Vedat Demircioğlu için İçişleri Bakanı "Kendisini camdan aşağıya bırakmıştır" açıklaması yapar.

Nereden aklıma geldi? Ahmet Davutoğlu'ndan. Biraz önce onun bir açıklamasına bakıyordum, beynim beni bir yerlerden bambaşka yerlere getirdi.

Diyeceksiniz ki, "Oha lan ne alaka! Ahmet Davutoğlu'nu okuyunca, Vedat Demircioğlu nereden aklına geldi?"

Muhtemelen şu saat itibariyle benden başka kimse de, bu ikili arasındaki ilişkiyi kuramazdı. Dedim ya, "Nüfus cüzdanımda hayatımda sadece bir kez gördüğüm Taşkent diye bir yerin ismi yazıyor" diye. Hah, işte Ahmet Davutoğlu da, Vedat Demircioğlu da aynı yerden.

Bu ülke için canlarını bir saniye bile düşünmeden verenler, darağaçlarına tekmeyi kendi sallayanlar, ABD filolarına karşı direnenler; hep 24 kaldı, hep 25 kaldı.

Gururu, onuru, direnci, haksızlıklara karşı başkaldırmayı bu insanlardan öğrendim, aynı zamanda yaşamasak da. Vücuden ölmüş bu genç adamlar, o halleriyle bize çok şey öğretiyor.

Çok zaman umut içinde yaşıyorum, bu dünyanın değişebileceğini, kimsenin ezilmediği, aç kalmadığı, hor görülmediği, savaşsız, sömürüsüz bir dünya olabileceğine inancımı hep korumaya çalışıyorum.

Ama öyle anlar geliyor ki, bu ülkeye dair tek bir inancım kalmıyor. Etrafıma baktığımda; sokakta, bakkalda, minibüste, işyerinde v.s. v.s. Boş ve yönlendirilmiş beyinler bütün bir ülkeyi kaplamış gibi sanki. Nereye dönsen, kime baksan umutsuzluk çemberi içinde dönüyormuş hissine kapılıyorum.

Keşke 25 kalsak da, onurlu bireyler olarak bu ülkeye bir şeyler verebilmiş olsaydık. Tıpkı Vedat Demircioğlu ve onlarca Vedat gibi.

Ruhi Su, Vedat Demircioğlu için bir şiir yazmış. O çok daha iyi anlatmış..

Bir Sabah Uykusunda

Bir sabah uykusunda
Polisi saldırdılar
Demircioğlu Vedat'ı
Coplarla öldürdüler
Coplarla yumruklarla
Vurdular öldürdüler
Gencecik çocuklardı
Belki siz de gördünüz
Ellerinde pankartlar
Yolda gidiyorlardı
Özgürlük istiyorlardı
Özgürlük diyorlardı
Ellerinde pankartlar
Özgürlük diyorlardı
Altıncı Filo derler
Belki siz de gördünüz
Kıbrıs'ta karşımıza
Çıktılar, durdurdular
Boğaz'da karşımıza
Çıktılar, öldürdüler
Kurtuluş savaşında
Belki siz de gördünüz
Demircioğlu bir değil
Halkımız gibi çoğul
Geliyor çağıl çağıl
Geliyor çağıl çağıl

5 yorum:

nusret dedi ki...

"Sola karşı içimde bilinçsiz bir biliçle sempati doğmaya başlamıştı."

İşte buna "vicdan" denir.Mükemmel bir tanım çıktı buradan.

"Ama öyle anlar geliyor ki, bu ülkeye dair tek bir inancım kalmıyor. Etrafıma baktığımda; sokakta, bakkalda, minibüste, işyerinde v.s. v.s. Boş ve yönlendirilmiş beyinler bütün bir ülkeyi kaplamış gibi sanki."

Bunlar da "vicdan" da neymiş diyenler işte!

Bir şeyler yapmak lazım!

auras dedi ki...

Boş ve yönlendirilmiş beyinler, çok acayip bir tanımlama, o dediğiniz halk sanırsam..

semih dedi ki...

'68 kuşağı, hayatımda bir dönüm noktası olacak kadar önemli ve değerli benim için. türkiye'ye insanlığa dair hassasiyetleri bu kadar yüksek bir kuşak bir daha gelir mi, keşke gelse ama hiç sanmıyorum. idealleri uğrunda filistin'e savaşmaya giden, "imkanımız olsaydı vietnam'a da gidecektik" diyen nice öndere sahip bir kuşak...

Ozan dedi ki...

abi ellerine sağlık yine kendimden birşeyler buldum seni takip etmemin en büyük nedeni bu aklıma getirip de olgunlaşmayan fikirlerimin olgunluğunu sağlıyorsun evet sol bende ilk duyduğum zaman sempati duymaya başladım halk parayla güçle milliyetçilikle mutlu olmaz diyordum tek yol birlik beraberlik diye ama sol yada kömünist dedin mi ters ters bakan bir toplumumuz var anlamıyorum bunu yıllardır kapitalizm bu ülkenin içine etti ondan korkmuyorlarda komunizm neden bu kadar korkutuyor tekrar ellerine sağlık kömünist olmayada gerek yok azıcık solu anlasak bile çok şey değişir

Leon dedi ki...

Bu ülkede o zaman bile daha fazla demokrasi varmis. Geldigimiz noktaya bakin, vatanini seven hain artik. Yiyorsa Istanbul Universitesi'nin tepesine vatansever bir slogan asin simdi.