8 Aralık 2010

Muhbirler ve katiller el ele


Türkiye'deki tüm liselerde görev alan müdür yardımcılarından birinin 'irtibat görevlisi' olarak polisle işbirliği yaptığı ortaya çıktı.

Resmi olarak isminin 'irtibat görevlisi' olduğuna bakmayın. Bunun lügattaki karşılığı 'muhbir'dir. Görevi eğitim ve öğretim olan öğretmenler muhbir olarak okullarda kol geziyor.

Ülke muhbir cenneti haline getirildi. Zaten tohumu Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin değiştirilmesiyle atıldı. Değişikliğe göre, "Devlet memurları, görevleri sırasında haberdar oldukları konusu suç teşkil eden durumları yetkili makamlara bildirmekle yükümlü olacak." Yani her memur, istediği kişiyi, istediği konuda jurnalleme hakkına sahip.

Tam 12 Eylül dönemi yani darbe dönemi uygulamaları bunlar. Aradaki tek fark, asker yönetimi yerine sivil bir yönetim var. Seçimle işbaşına gelmiş, sözümona demokratik iktidar, Türkiye'de darbe dönemlerinden kalma muhbir ruhunu yeniden ayağa kaldırdı.

Sokaklarda güya güvenlik için konulmuş kameralarla çevrilmiş, okullarda polisle işbirliği içinde öğretmenler, ordunun içinde muhbirler, adliyede muhbirler, devlet dairelerinin tamamında muhbirler....

Adı konulmamış bir kuşatmanın ortasındayız. Adalet artık tersine işliyor, insanlar suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışıyor, üniversitelerde öğrenciler pankart asmak suçundan hüküm giyiyor, sokak ortasında öldüresiye dövülüyor, haklarını arayan memurlar kış soğuğunda dayaktan geçirilip, havuzlara atılıyor, polis son üç yılda işkence, kurşunlama ve kötü muameleyle 150'ye yakın kişiyi keyfi olarak öldürüyor.

Daha onlarca şey var ve bir çırpıda aklıma gelenler bunlar.

Darbe dönemleri ile atbaşı gidecek uygulamalar Türkiye'de hayata geçiriliyor ve geçirildi. Ve her devlet yöneteninin ağzında "Türkiye demokratikleşiyor" masalı.

Hak arayan öğrencilere "Bu çocukların giydiği montlar bile aynı. Bunlar zaten kadrolu eylemci" gibi sığ açıklamalarla cevap verenlerin, şiddeti maruz görmeleri, şiddeti desteklemeleri aslında nasıl bir Türkiye istediklerinin göstergesidir.

Muhalefeti eğlileştirmiş, toplumsal olayları baskıyla kontrol altına almaya çalışan iktidarın eylem yapan birkaç yüz öğrenciden korkması da manidar. Çünkü gayet iyi biliyorlar ki, sokaklar aşınmaya başladıkça kitlelerin sayısı artacak.

7 yıllık iktidar süresince sokağa çıkmak yasak, eylem yapmak yasak, pankart asmak yasak, eleştirmek yasak, aleyhinde yazı yazmak yasak, yasak oğlu yasak.

Türkiye'yi yasaklar cenneti haline getirdiler ve bunun dozu gün geçtikçe artıyor. Sokağa çıkmayan muhalifler içinse muhbirlik mekanizması devreye sokuluyor. Tıpkı darbe dönemlerinde olduğu gibi. İtiraf edelim artık, Türkiye sivil darbeciler tarafından yönetilmektedir.

Polis tekmesiyle bebeğini kaybeden 19 yaşındaki Ö.E'nin vebalini, kolye gibi boyunlarında taşıyacaklar. Tıpkı Güler Zere'yi adım adım ölüme gönderdikleri gibi Kemal Türkler'in katilini salıverdikleri gibi, Birtan Altunbaş'ı katledenlerin himaye ettikleri gibi, Aydın Erdem'in katillerini buharlaştıranların boyunlarında asılı kolye gibi.

Türkiye Cumhuriyeti katillerin özgürlüklerinin tadını çıkarttığı bir sayfiye mekânı haline getirildi ve katillere her gün birileri daha ekleniyor.

Muhbirler, katiller kol geziyor demokratik Türkiye'de (!)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

'demokratikleşme yalanınızı sikim'
diye facede yayınlıyorum.
diğer arkadaşların da paylaşması dileğiyle...