5 Mart 2011

Mezar taşı bile olmayan üniversiteli gençler


Nesih Taşkın.

Amasya Üniversitesi Meslek Yüksekokulu'nu kazandı. İlk dönem gittiği okuluna, harç parasını yatıramadığı için ikinci dönem gidemedi ve kaydını dondurdu.

Ailesinin yanına İzmir'in yolunu tuttu. Okumak için çalışmak zorundaydı çünkü.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Konak'ta yaptırdığı bir binanın dış cephe tadilatı yapan özel bir mühendislik firmasında işe başladı.

Binanın dış cephesindeki iskelenin iplerinin kopunca Nesih Taşkın ve Mehmet Toprak, 15 metreden beton zemine çakılarak öldü.

Nesih'in bir mezar taşı bile yok. İki taşı üst üste koyarak, mezar yapıvermişler.

Açlık, yoksulluk yok bu ülkede, siyasal iktidara bakarsanız. Sınırsız özgürlüklerle çevrili, kişi başına düşen gelirin her geçen gün arttığı bir nevi cennete çevirdiler ülkeyi, onlara soracak olursanız.

Ama tıpkı Ömer gibi Nesih de metrelerce yüksekten düşerek öldü. Ne için? Öğrenimini sürdürmek adına.

Allayıp pulladıkları demokrasinin yaldızları dökülmeye çoktan başladı. Onları destekleyenler, ülkede her şeyin normalleştiğini söyleyen çığırtkanlar bile yavaş yavaş fark etmeye başladı, gidilen noktaya.

Bu ülkenin yoksul bırakılan halkının gencecik çocukları da inşaat tepelerinde ya ailelerine bakabilmek için ölüme meydan okuyor ya da okuyabilmek için.

Emre Aköz denen dönemin yarrak ölçeri şimdinin demokrasi havarileri ise öğrenimin paralı olmasını savunadursun.

Nesih'in, Ömer'in fotoğraflarına iyi baksın bu yavşaklar. Mezar taşı bile olmayan, okumak için ölümü göze alan bu genç çocukların ailelerine anlatsın, üniversitenin paralı olması gerektiğini.

Nesih'in annesinin yanına gidip, "Üniversite öğrenimi paralı olmalı" demeye kalksın. Oturdukları sırça köşklerden, aldıkları maaşlarla konuşmak ne kadar da kolay.

Bir de Nesih'in, Ömer'in ailesine anlatıversin bakalım.

Hiç yorum yok: