25 Haziran 2011

Seni seviyorum Safiyem


Bazı insanlar, hayatınızda izler bırakır, önemli yerleri vardır. Geriye dönüp baktığınızda, yüzünüzde bazen tebessüm, bazen acı bir gülümseye yerleşir, o insanlar aklınıza geldiğinde.

Ben öyle sevgimi çok kolay kolay gösterebilen bir adam değilimdir. Misal ağabeyimi çok severim ama doğum gününde aramam, annem için ölebilirim ama bunu hissettiremem çok kez. Sanırım biraz büyüme ve yetiştirmeden kaynaklanıyor. Çok az insan için yıkabilmişimdir bu huyları.

Okuyan, takip eden farkındadır; agresif, huysuz adamın tekiyimdir. Bu huysuzluk nereden geliyor diye sorulunca "Anneannemden kaynaklı, anne tarafımın tamamı böyledir" diye yanıt vermiştim. O zaman, anneannemi yazmam gerektiğini düşündüm.

Çok ilginç bir kadındı. Hayatında korktuğu, çekindiği bir şey olduğunu görmedim. Bugün eğer hayvanları seviyorsam, annem ve onun sayesindedir.

Koskoca bahçesi olan bir evi vardı. Çocukluğum o bahçede koşuşturmakla geçmiştir. Kedileri, köpeği, tavukları vardı. O bahçede çiçekler yetiştirirdi. En sevdiğim şeylerden biriydi, çiçekleri sulamak.

Onunla ilgili, beynimde en çok yer etmiş şeylerden biri, bende hâlâ izleri duran bir olaydır.

Söz ettiğim koskoca bahçesi olan evin diğer ucunda, anneannemin kardeşinin evi vardı. Almanya'da kalırlardı, yazdan yaza gelirlerdi. Kanlı bıçaklı değillerdi ama iki kardeş pek anlaşamazdı. Bir gün akşama doğru bahçede oynarken, anneannemin kardeşinin mangal yaptığını gördüm. Çocuksun, sucuktur, ettir nasıl kokuyor anlatamam.

Annem "Davet edilmediğin yere gitmeyeceksin" derdi. O yüzden yanlarına gidemiyorum da ama öyle oralarda dolanıyorum belki beni de çağırırlar diye. Yarım saat dolandım oralarda ama çağırmadılar. Bir köşeye çekildim ve ağlamaya başladım.

Anneannem mutfaktaymış, mutfaktan bahçeye kapı açılırdı. Ağladığımı görünce yanıma geldi, "Ne oldu oğlum, niye ağlıyorsun?" dedi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum ama söyleyemiyorum da. Acayip sinirli bir kadındı, her şeye sinirlenebilme kapasitesine sahipti. "Bak söylemezsen kızarım" deyince, "Anneanne, dayılar orada bir şeyler yapıyor ama beni çağırmadılar" dedim.

Yüzüme baktı, gülümsedi. "Dur bakayım, sen bekle burada" dedi. 15-20 dakika sonra geldi, girdi mutfağa. Gitmiş, salam, sucuk, sosis, pastırma, et ne bulduysa almış. "Hangisinden istiyorsun?" diye sordu. Çocukluk lan işte, yüzümde güller açtı, "Hepsinden yerim" dedim.

O gün, bugün insanların içinde yemek yiyemem. Sokakta sadece simit yiyebilirim. Bir mekâna oturduğumda, sokağa bakan tarafta oturamam, nerede kuytu var orada yemeğimi yerim.

Felaket sigara ve kahve içerdi. Sabah ilk sigarasını çakmakla yakar, diğerlerini uç uca eklerdi. Minik tüp yanında olurdu, üstünde daimi olarak sıcak su olur, çay ya da kahve içerdi.

Dedim ya; sinir, huysuzluk anneannemden ve annemden gelir diye. Hatta itiraf ediyorum bu küfür hadisesi de ondan gelir.

Annem gençken, anneannemle ikisi trenle ya da otobüsle bir yere gidiyor. Annem o zaman genç kız. Piçin biri, annemi sıkıştırmaya başlıyor. Safiye (ismi) cin gibiydi, hiç kaçar mı gözünden. Çantasındaki şişi çıkarıyor, herifin bacağına sokuyor. Herif "Yandım Allah" derken, iki tane de patlatıyor. Haliyle ortalık karışıyor. O zamanlar, polisler şimdiki gibi değil. Adam gibi adamlar, düzgün, efendi. Karakola gidiyorlar. Polis diyor ki, "Abla bırak sen şikâyetçi olma, biz bunu yarına çıkartırız. Biraz da elden geçiririz" diyor.

Deliydi, kapısının önüne park eden TIR'ın şoförünü sopayla dövüp, arabasının bütün lastiklerini bıçakla parça parça edecek kadar hem de. Bir kitabı, noktası, virgülüne kadar ezbere bilecek kadar acayip bir hafızası vardı.

Bize geldiğinde, anneme hiç çaktırmadan, sütyeninden çıkarttığı parayı cebime sokuşturuverirdi. 'Hayır' kelimesini asla kabul etmezdi. Her şartta ve koşulda O'nun dediği olurdu, başka türlüsü düşünülemezdi bile. Annemle ya da dayımlarla tartışırken "Ağzına sıçtığım eşekoğlueşekleri" derdi.

Anneannemde kalmayı çok severdim. Hem dayımları çok sevdiğim için, hem de istediğim gibi hareket edebildiğim için. Hep kedileri vardı evde. Öyle kafalarına göre takılırlardı, bazısı aylarca görünmez, sonra birden ortaya çıkardı.

Onu son olarak, evde görmüştüm. Tam karşısında oturuyordum. Annem, babamın ismini söylediğinde, o dehşet hafızaya sahip kadın "Mustafa kim?" diye sorunca, tuvalete gidip ağlamaya başladım. Öleceğini hissetmiştim çünkü, zaten konuşuluyordu da. Annem ve dayımlar, son bir umut için Almanya'ya götürdü ama kısa bir süre içinde hayatını kaybetti.

Hayatımda gittiğim ilk ve tek cenazeydi. Tabutu başında beklerken, kendimi kaybedene kadar ağladım ve dayımlara gittim.

Hayatımda yediğim en müthiş yemekleri, dünyadaki en lezzetli, hiçbir İtalyan restoranında bulamayacağınız pizzaları yapan kadındı. Kuzenim Antalya'dan geldiğinde gitmiştik, pizza yapması için. O sert görünümünün altında bir melek vardı. Lafını sakınmaz, sözünü gizlemez, herkesin yüzüne 'pat' diye yapıştırırdı sözleri. Tanıdığım en eli açık ve en bonkör insandı...

İyi ki, kıyısından, kenarından da olsa O'na ve anneme benziyorum. Hayatımdaki en müthiş gururlardan biridir bu.

İnsanları yaşarken, sevmekte zorlanıyorum ama siz bunu sakın yapmayın. Sevdiğinizi, söyleyin, hissettirin, çekinmeyin. Geri gelmiyor kaybettikleriniz, sevdiğiniz insanlara kollarınızı açın.

Şimdi olsaydı da, karşılıklı birer sigara patlatabilseydik. Keşke bir kez daha sarılabilseydim, tanıdığım en güzel kadınlardan birine.

Seni seviyorum Safiyem...

10 yorum:

Zuzu'nun Sandukası dedi ki...

Böyle bir yazıya yorum yapmak cok zor ama yapmam lazım .. Okudukça Babaannem geldi aklıma ve onunla yaşadıklarım. En büyük hayali beni evlendirmek olan , ayda bir rüyasında beni düğünümde gören ve getir arkadaşlarınla resimleri göstericem cocugu diyip beğendiği arkadaşlarıma aramızı yapmaya çalışması, o benim arkadasım diyince de sen kime çektin bilmiyorum diyip beni azarlayışı:) 2 yıl önce bize veda ettiğinde hayatımın en güzel renklerinden birine veda ettiğimi anladım.Ağladıgım zaman kızardı ama şimdi tutamadım kendimi bu yazıyı okuyunca. Sanslı cocuklarmısız Ozan hem de çok...Teşekkürler bu yazı için hem de çok..

Adsız dedi ki...

etkilenmemek elde değil eline sağlık

koala dedi ki...

@ Zuzu'nun Sandukası ve Adsız; okuduğunuz için ben teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

(Prekazi8)
Anneanne, Senin içinde çok önemliymiş, Benim Anneannemle olan ilişkim,dünyadaki ilk 10 Anneanne,torun ilişkisinden biridir abartmıyorum, Allah gecinden versin tüm sevdiklerimi aynı anda kaybetsem en çok ona ağlarım bunu annemede söylemişimdir, Az çekmemiştir kadıncağız, 7 kardeşlermiş, 10 yaşında Önce babasını,14-15 yaşında abisini,18 yaşında ablasını kaybetmiş,yetmemiş 20 yaşında evlenmiş 4 çoçuk doğurmuş, 2 kız 2 erkek, 2 erkek çoçuğu,1 yaşını görmeden vefat etmiş imkansızlıktan yoksulluktan hastalıktan, Kızlarıma sarılayım derken,Eşini de kaybedip, 25-26 yaşında dul kalmış,malum bundan 50 yıl evvel, dul kalmış kadınlara iyi bakılmayacağı için ve son derece güzel bir kadın olan Anneannem tekrar evlendirilmiş,Hamdolsun ki bu evlilikte şansı yüzüne gülmüştür,Kızlarına çok iyi baba banada süper bir dede olmuştur, Dedemi de çok severim, ama Anneannem benim olmazsa olmazımdır, 76 yaşına girdiği şu günlerde Allah, Benim Çok ama Çok Sevdiğim Nurcanımı başımdan eksik etmesin,Safiye Anneanneni de nurlar içinde yatırsın.

Birde Şu filmi seyretmediysen seyretmeni Tavsiye ederim üstad, Anneanne Torun ilişkisini, sevgisini anlatan çok güzel bir film, Sana Safiyeni hatırlatacak güzel bir Film. Ya satın al, yada link iste göndereyim indirirsin.

http://www.cinaragacifilmi.com/tr/multimedya.html

pelezinho dedi ki...

eline sağlık ozan abi yine döktürmüşsün valaha

koala dedi ki...

@ (Prekazi8); geçen hafta izledim daha. yazıyı yazmamda etkisi oldu, aklıma getirmesi açısından.

@ pelezinho; sen sağol vaktini verdiğin için

Atilla Çelik dedi ki...

Böyle bir yazının üstüne ne yazsam boş. Gerçekten de öyle. Aile, bağlandıklarımız farklı şeyler. Açıklaması zor. Yaşım 35 ve insanlar neden evlenmiyorsun deyip duruyor. Herkesin hayatını aynı çizgide sanıyorlar. Ama bilmiyorlar ki 11 yıldır çalışıyorum ama kendimden fazla ailem için çalışıyorum sanki. Yeri geldi babama, yeri geldi abime, yeri geldi kardeşime. İş hayatına başladığımdan beri sürekli veriyorum, veriyorum ve veriyorum.

Annem felçlidir benim sevgili Ozan. Ben 13 yaşındayken beynindeki bir demir patlayınca ve yenisi takılınca, ameliyat sonrası sol tarafı felç oldu. Sol kolu hiç çalışmaz, sol ayak zoraki, yatalak değil ama düştü mü kalkamaz. Malum benim de biraz sakat bir rahatsızlığım var. İlk işe başladığımda üç yıl anneme ben baktım. Şimdi ise 2 yıldır yine bende. Abim ve onun 12 yaşındaki oğlu, yani yeğenim de ben de. Aile söz konusu olunca istesen de istemesen de farklı şeyler hissediyorsun. Zaten normalde bütün insanlara karşı bir merhametim var ama bu aile olunca sert kararlar almak, onları bir kenara atmak zor. Geleceğini rehin verdiğini, aslında kendini yalnızlığa sevkettiğini biliyorsun ama hayat bir çok şeyden önce temiz vicdana bakıyor.

İnsan bu kadar şeyle savaşınca, sevdikleri olunca her şey o kadar farklı oluyor ki.

Şaka bir yana, bir dönem ben de çok huysuzdum. Çok öfkeliydim. Anneme çektiğimi söylemişlerdi. Annem de huysuzdur. Ona hem sima olarak hem de huy olarak çok benzedim. Anneannem ise Allah uzun ömür versin haal yaşıyor ama iyice yaşlandı. 8 yıldır göremedim onu. Rize'de yaşıyor. Sırf onun için bir tatil yaratıp Rize'ye gitmek istiyorum.

Anneannemi inanılmaz severim ben de. Melek nasıl bir şeydir deselerdi onu gösterirdim. Dedem inanılmaz huysuzken anneannem inanılmaz sakindi. Bir gün kavga ediyorlardı bizim önümüzde. Dedem bir şeyi anlatıyordu kızarak. Anneannem o tatlı, ince ama sert sesiyle dedeme "hadeeee ordan ibne adam" demişti. Biz gülme krizine girmiştik. Dedemin tepkisi dün gibi aklımdadır. Dedem de 3 yıl önce vefat etti. Dedemi hep görmeye alışıkken son 5 yıl boyunca göremeyip bir anda gittiğini öğrenince çok koymuştu bana. O yüzden aynı şey anneannemde söz konusu olmamalı.

brk dedi ki...

ben bu lafın üstüne gidip annaneme sarılırım, allah ona uzun ömür versin az mı baktı beni annem çalışırken. bir dediğimi iki etmezdi sağolsun sebze sevmediğim için tavuk,köfte ve patates kızartması gibi şelerle beslerdi. ki hala besler hatta bazen meyve yemezsen dışarı çıkarmam diyip kağıyı kitliyor bu 26 yaşındaki haliyle e tabi yememek elde değil :)

aksilaz dedi ki...

Çok güzel ve içten br yazı üstad. Günümüzün en kötü alışkanlığı aile bağlarının zayıflaması.Çok şükür biz o dönemlerin sonuna denk geldik ve o sıcak duyguları azda olsa yaşadık.

Anneannenin ve bütün vefat eden sediklerimizin ruhu şad olsun. Gidenler gelmiyor gerçekten.

ozdmroz dedi ki...

Okurken gözlerimi bir an olsun ayırmadım, satırları takip ederken kendi ananemin evini hayal ettim. Olayları onun evinde yaşadım senin yüzünü koyarak.

Söylenecek bir şey bulamıyorum. Zihnine fikirlerine yüreğine sağlık.