6 Haziran 2013

Apolitizm neden bu kadar övülüyor?


Türkiye'de çok uzun zamandan bu yana ilk kez kitleler sokaklara çıktı. İktidar, polis gücünü kullanarak kitleleri sokaktan uzak tutma çabasına girerken, sermaye de olan biteni görmezden gelerek, her zamanki gibi iktidarın dizinin dibinde bekledi.

Amaç, her zamanki gibi insanları gaza ve copa boğarak, "sokaklara çıkarsanız sonunuz bu olur" mesajını vermekti. Polis sokaklarda şiddet skalasını yükselttikçe, karşısında daha fazla sayıda insan bulmaya başladı. Şiddet arttıkça, basın daha fazla duymazdan geldi, yaşananları gözlerden ırak tutmaya çabaladı. Taksim'de Gezi Parkı'nda 30-40 kişilik eylem, onlarca şehirde milyonlarca kişinin katılımına dönüştü.

Bugüne dek alışılagelmiş yöntemlerle halka saldıran ve saldırılan karşısında 3 maymunu oynayan sermaye-iktidar ikilisinin en büyük yanılgısı, yaşadığımız devrin iletişim çağı olmasıydı. Medya polis vahşetini gözlerden kaçırmaya çabaladıkça daha da battı. Çünkü elinde akıllı telefon olan herkes muhabir, herkes kameraman, herkes editör oldu. Birkaç gün sonra takke düşüp kel görünmeye başlayınca, polis şiddetiyle bu işin çözülemeyeceğini anladılar ve başka bir yol haritası çıkarttılar.

İktidar özür diledi, olanı biteni yangından mal kaçırır gibi gizleyen medya özür diledi, banka müdürleri, büyük şirket sahipleri "ben de çapulcuyum" dedi, polisin şirin (!) olduğunu gösteren birtakım videoalar ve fotoğraflar ortaya çıkmaya başladı, "arkadaşlar, eylemlerimiz hedefini buldu lütfen evlerimize dönelim" diyen birileri türedi, eylemlerin naiflikten (o ne demekse artık) çıktığını çıkmaya başladığı vurgulandı vs. vs.

Tüm bunların nedeni, gerek iktidarın, gerekse de sermayenin köşeye sıkıştığıdır. Bunların hiçbirini beklemiyorlardı. Biraz gaz, biraz copla insanların evlerine döneceği beklentisindeydiler. Medya da, nasılsa bu ülkede herkes balık hafızalı, birkaç gün sonra unutulur gider diye düşünmüştü. Yoksa denge arayışları açıklamaları hikayeden ibaret. Sen mesleğinin gereğini yerine getirmeyeceksin, sonra dengeden bahsedeceksin, yalanın kuyruklusu.

Medya, pazartesi gününden itibaren olaylara kayıtsız kalamayacağını anladı elbette. Fakat bu kez başka bir ses yükseltmeye başladılar. "Ahh ne güzel çocuklarsınız siz, hiçbiri politik değil" diye apolitizme övgüler yağdırılıyor. Açın bakın, bugün anaakım medyada, köşe sahiplerinin hepsinin yazılarının ana fikri bu. 12 Eylül'den sonra politikadan uzak tuttukları gençler işlerine geliyordu. Ülkenin genç nesli, ucuz işgücü ve tüketim toplumunun sürekliliğini sağlamaktan başka bir işe yaramamalı.

"Olaylar siyasallaşmamalı" diyenler, çok net gerizekalıdır. Pek çok siyasi baskı ve otoriter rejime karşı çıkan insanların sokakta bulunma nedeni zaten siyasidir. Sokağa çıkan gencin, hiçbir siyasi partiye oy vermemiş olması, siyasi oluşumlarla bağı olmaması, onların siyasi fikirleri olmadığı anlamına gelmez. Sokaktaki genç, onyıllardır siyasetten uzak tutulduğu gibi, kendisini ifade edebilecek bir siyasi oluşum ya da partiyi karşısında bulamıyor. Tamamı düzenin sürekliliğinden yana, eski, köhne, devletçi yapıya sıkı sıkıya tutunmuş partilerin hiçbiri onlara cazip gelmiyor, hepsi bu.

Genç neslin politize olmasını ne sermaye ne de iktidar (iktidardan kastım salt Akp değil, tüm düzen partileri) istemiyor. Kurdukları sistemin, kendileri için tıkır tıkır işleyen düzenin bozulması, onları da yerinden oynatacaktır. Deprem gibi düşünün. Fay hattı alttan alta kırılıyor sürekli. Binaları yeniden yapılandırmazsan, er ya da geç o deprem olacak ve binalar çökecek. İşte şu an olan, tam da bu. Fay hattı kırılıyor, depremin olabilirliğini gördüler. Kendilerine çekidüzen vermezlerse, çöküşü olacaktır. O yüzden, sermaye-iktidar aynı ağızdan "özür dileriz" diye tempo tutuyor.

Örgütsüz hiçbir gücün ayakta kalabilmesi mümkün değil. Dünyada bir tane bile örneği yoktur örgütsüz gücün, kazanım elde ettiği. Polisin Taksim'den çekilmesi, kazanım değildir, Bülent Arınç'ın özür dilemesi kazanım değildir, basın-yayın kuruluşlarının özür dilemesi kazanım değildir. Bunların hepsi zaten olması gerekenler. Medyanın yapması gereken, yaşananları göstermektir, çıkıp üç canlı yayın yapınca, "Nasıl da dize geldiler" diye övünmek aptallıktır. Polisin normal şartlarda olmaması gereken yerden gitmesi "Direndik ve kazandık" şeklinde nitelendirilemez.

Evet duvar yazıları harika, pek çoğu acayip komik, insanların espri anlayışlarına ve zekalarına şapka çıkartmak lazım, 'asla birlikte olmaz' denilen kitlelerin biraraya gelip mücadele etmesi insana umut veriyor ama hiçbir şey bitmedi, tam tersi bu süreçten pek çok ders çıkartmak gerekiyor.

Mücadele etmek, hayatımıza kimsenin karışmamasını, herkesin istediği gibi yaşamasını, özgürlüklerimizin tehdit edilmemesini istiyorsak örgütlü olmak ve örgütlü mücadele etmek şart. Olması gerekenleri kazanım olarak kabul etmek, yenilgiye Pollyanna gözüyle bakmaktan başka bir şey değil.

Hayatımıza empatiyi biraz daha fazla sokmak durumundayız. 2013 yılında İstanbul'un, Ankara'nın, Adana'nın, İzmir'in, Hatay'ın göbeğinde yaşananları, iletişim çağında göstermeyenlerin, '80'li '90'lı yıllarda Güneydoğu'da neleri bizlerden kaçırdığını, bizlere ne yalanlar söylediğini oturup düşünmek lazım.

Bugüne dek, ne saçma ve boktan şeyler için didiştiğimizi, birbirimize hangi sudan sebeplerden düşman olduğumuzu, oturup tahlil etmemiz gerekir. Tepemizde filler tepişirken, niçin çimen olarak kalmayı seçtiğimiz konusunda kafa yormamız lazım.

Şu süreç akıllı yürütülmediği taktirde, AKM de yıkılacaktır, Gezi Parkı da kalmayacaktır, polis başka bir eylemde yine aynı biçimde saldıracaktır, derelere HES'ler yine kurulacaktır, Devlet Tiyatroları da kaldırılacaktır, heykellere ucube de denecektir, alkol de yasaklanacaktır vs. vs. Ama tüm bunlar zamana yayılarak yapılacaktır.

Şu an sıcak patatesi kimse elinde tutmak istemiyor, elden ele atılıyor. Hiç merak etmeyin patates soğuduktan sonra elden ele dolaşması için herkes can atacak. Bekledikleri şey soğuması.

Sermaye apolitizasyon övgüleri matah bir şey olmasından ötürü kaynaklanmıyor. Politize olan gençler ve örgütlü kitleler en büyük korkuları. Korkularının gerçekleşmesi de, en büyük kabusları.

22 yorum:

ozdmroz dedi ki...

peki abi bu topluluk -ki birbirlerinden oldukça farklı düşüncelere sahipler- hangi çatı altında toplanabilecek?

koala dedi ki...

@ ozdmroz; mutlaka bir siyasi parti olması gerekmiyor. bir dernek, bir sendika da olabilir. ama sonuçta örgütsüz gücün yaptırım gücü de olmaz. kafası kesilmiş tavuk gibi sağda solda dolanır. mutlaka vardır senin gibi düşünen insanların olduğu bir yer.

ozdmroz dedi ki...

kimsenin tepkisini almayacak tıpkı taksim platformu gibi bir isimle biraraya gelinebilir. ne bileyim özgürlük grubu/platformu. olabilir gibi görünüyor. evet.

Adsız dedi ki...

Sagolsun RTE bugünkü dahil her konuşmasında patatesin soğumaması için elinden geleni yapıyor, oluşumu kuvvetlendiriyor. Daha ne yapsın adamcağız? :)

Bu işten büyük ihtimalle bir siyasi oluşumun çıkacağını düşünüyorum. Şu an tek eksik ön plana çıkan bir lider, onun da zaman içinde berraklaşacağını ümit ediyorum. Aksi takdirde sanırım parti "Çarşı" etrafında kurulacak :)

Selamlar
Selim

koala dedi ki...

@ Selim; hakikaten Çarşı partiyi kursa barajı zorlarlar :) ben de bir siyasi oluşumun çıkacağını düşünüyorum ancak o kadar kötü siyasi partiler yasası var ki, parti kurmak kolay olmuyor. tayyip'e gelince, gerilim olmazsa yaşama şansı yok ve bunu biliyor. o yüzden de gerilimi hep yüksek tutuyor. ama bir gün adamın götünde patlayıverir o gerilim

Abdullah ÖZER dedi ki...

1-) Kimsenin gençliği apolitize etmeye çalıştığı yok, anarşizmden uzak tutulmaya çalışılıyor... Biz her şeye karşıyız ama kendi projemizde yok olmaz...
2-)Sermaye sessiz kalmadı... 2001 krizinden daha fazlası kaçtı ama Türkiye artık eski Türkiye değil...
3-)Toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa aykırı olarak, yalan haberlerle özellikle genç kesim kışkırtılarak sokaklara çağırıldı, şehirlerin ana caddelerine göstericiler barikat kurdu ve yolları kapatarak demokratik (?) eylemlerini yaptılar. İlk gün hariç polis kendisine saldırmayana müdahele etmedi. Sadece polis şiddetini görmek insafsızlıktır...
4-)Son olarak taksimin göbeğine asılan o sol örgüt bayraklarını ABD deki özgürlük anıtına asmayı deneyin bakalım. Özgürlükler ülkesi ABD de polis nasıl müdahale ediyor görelim...

ABD bir örnek, istediğiniz avrupa şehrinde deneyebilirsiniz...

koala dedi ki...

@ Abdullah Özer; 1 - gençlik anarşizmden uzak tutulmaya mı çalışılıyor. anarşizmden kastın ne açarsan sevinirim.
2 - "Türkiye eski Türkiye değil" demek. Yeni Türkiye nasıl bir Türkiye. sloganizmden fazlasını üretmen gerekiyor.
3 - kimse kimseyi kışkırtmadı. ben kışkırtılarak sokağa çıkmadım. polis kendine saldırmayana müdahale etmedi demek. Abdullah, Uranüs'ten öyle görünüyor demek ki. ben bizzat sokaktaydım. yan yana yürüyen 5 kişiye bile gaz bombası atıldı. cuma günü Taksim'de kimse polise saldırmadı. polis gelip insanların üstüne gaz bombası atmaya başladı. hadi onu geçelim. Gezi Parkı'nda kendi halinde kitap okuyan insanlar saldırdığı (!) için mi, polis çadırlarını yaktı, insanların suratlarına gaz sıktı.

4 - ABD'nin özgürlükler ülkesi olduğuna inanıyorsan ya da düşünüyorsan, haybeye tartışmayalım. sen, sana anlatılan masallara fazla inanmışsın ve kendini de inandırmışsın.

bana açık açık akp sempatizanı olduğunu söyle, ona göre tartışalım. bak ben açıkça söylüyorum, akp ve onun temsil ettiği tüm değerlerden nefret ettiğimi. sen de açık açık söyle. daha sağlıklı bir tartışma çıkar ortaya. türkiye eski türkiye değil gibi basmakalıp, erdoğan replikleriyle yorum yapma.

anarşiyi sokaktaki insanlar değil, senin savunduğun polisin yaratıyor. bir zahmet olaylar nasıl başladı, bir bakıver. anarşiymiş. anarşi deyince, daha ürkütücü oluyor sanki.

Abdullah ÖZER dedi ki...

1-) Anarşizm hiç bir otoriteyi tanımamak demektir. Kendi fikrini söylemeden her şeye karşı istemezuk demektir...
2-) Yazdığımı okumamışsın bile... 2001 krizinden daha fazla para kaçtı Türkiye den ama ortalık sarsılmadı... Her alanda ekonomi, sağlık vb. 2000 ile 2013 ü istatistiksel olarak karşılaştırırsan slogan olmadığını anlarsın...
3-) Belli ki Halk Tv, Ulusal Tv, Cem Tv yi seyreden, Mehmet Ali Alabora, Ece Temelkuran ve Buket Uzuner gibi ünlülerin twitlerine bakarsan nasıl organize edildiği görülür... Ayrıca Polis panzerinin ezdiği gösterici, Tahrir meydanı fotoğrafının taksim diye yutturulmaya çalışılması, ilk gece İstanbul emniyet müdürünün görevden alınması ve binlerce polisin istaifa ettiği yalan haberi kışkırtmalarından sadece bir kaç örnek...
. maddeyi eksik okumuşsun... ilk gün hariç yani cuma sabahı hariç yazdım... Tek tutar dalınız bu...
4-)4. maddeyi zaten anlamamışsın... Bak yukarıda ABD örnek istediğin avrupa şehrinde deneyebilirsiniz yazıyor... Sence en demokratik ülke hangisiyse onun başkentinde barikat kur ve o bayrakları meydana as bakalım polis nasıl müdahale ediyor demek istedim...
Son olarak polisin hatasız olduğunu söylemiyorum sadece polis otolarını, belediye otobüslerini yakanları, dükkan camlarını kıranları, kaldırım taşlarını polise atanları görmemenin insafsızlık olduğunu söylüyorum...
Yani sadece polisi eleştirerek entellektüel olunur olgusu yanlış...

Melih ERTAN dedi ki...

Günaydın abi,
RTE ortamı bu kadar gerip daha fazla insanın canından olmasını mı istiyor? İnsanlar ölmeye başlayınca direnişciler sokaktan çekilecek mi sanıyor?
Mesela bu pazar seçim olsa sandığa gittiğimde oy atacağım parti yok. Doğal olarak da koyun sürüsü sayesinde RTE gene hükümete geliyor olacak. Bir alternatif / oluşum şart. İlla sol / sosyalist / komünist olması gerekmiyor. Ben şu canım memlekette insanca yaşabileyim, yaptığıma ettiğime, yediğime içtiğime karışılmasın. Ben karnımı doyururken, 8-10 yaşındaki cocuklar çöplerde ekmek / yemek aramasın yeter. Bunları sağlayacak oluşum / parti isterse aşırı sağcı olsun. Hümanist olsun yeter (taban tabana zıt ama).
Melih

ozdmroz dedi ki...

Abdulla abi bazı basma kalıp cümleleri ezberlemiş de gelmiş galiba.

Tayyip sağolsun bu mücadelernin soğumasına izin vermeyecek. kitleler büyüyerek yoluna devam edecek.

Adsız dedi ki...

@Abdullah Ozer: "Ilk gun hariç polis kendisine saldırmayana müdahale etmedi" demişssiniz. Size söyle söyleyeyim: cuma günü hiçbirşey yapmadan Divan oteli'nin önünde polis fiilen "saldırdı".
Durup duruken masum insanlara öldürmeye teşebbüs eden tipler kask numaralarını kapatarak saldırırken siz neden bahsediyorsunuz? "Sadece polis şiddetini görmek insafsızlıktır" diyen size isterseniz önce durup dururken bir biber gazı içirelim, karınızla birlikteyken bir tartaklanın polis tarafından hiçbir suç işlemeden, ondan sonra insaflılığı tartışalım.

Avrupa ülkelerinin bir çoğunu piyasada yeni türeyen dönemin avantacı yarı cahillerinden dinlememenizi öneririm. Söz konusu park Paris'te olsaydı ve Fransız polisi efendice oturan insanlara hayvan gibi saldırsaydı (ki yapması pek mümkün değil), Fransa'nın ne hale olacağını görürdünüz!! Bilmediğiniz konuları lütfen biliyormuş gibi yapmayın, ROK'un versiyonları yeterince var zaten!!

Saygılar
Selim

Adsız dedi ki...

eline saǧlık abi. gündemi yorumlamayı "medya mensupları"ndan daha iyi yapıyorsun.
ben ankara'da eylemlere katılıyorum. polis olmayınca gram olay olmuyo gelen bilir. ama senin de dediǧin gibi lider veya örgütlenme eksikliǧinden dolayı organize olmakta sıkıntı yaşıyoruz. bize gençlere deǧer veren, gençleri dinleyen içimizden gelmiş biri lazım. her görüşten insana yer verebilecek bir dayanışma örgütü lazım.
inşallah yakında içinde kendimizi bulabildiǧimiz bir oluşum kurabiliriz. yoksa ölen boşa ölmüş, yaralanan boşuna yaralanmış, direnen boşuna direnmiş olur. en son #direnankara fiyerek yazımı bitiriyorum :)

Çapulculardan A.A

koala dedi ki...

@ Abdullah ÖZER; halen tek tutar daldan söz ediyorsun. yahu polis istanbul'da, ankara'da, izmir'de, adana'da, hatay'da, dersim'de her yerde saldırdı. mal mıyız biz, görmüyor muyuz olanları. kaldı ki, ben içindeydim. taksim'deydim, beşiktaş'taydım. hiçbir sebep olmadan polis onlarca gaz bombası attı. polisi savunuyorsun halen bana. sen eylemcileri anarşist olarak niteliyornsun, insanlar hak talep ediyor. senin başbakanın, halen tarih ayağına oraya topçu kışlası yapacağım diyor. tarihi bu kadar çok seven başbakan, marmaray'da çıkan binlerce yıllık tarihi eserleri "çanak çömlek" diye niteledi. hasankeyf'in sular altında kalması sikinde olmadı. halen neyi savunuyorsun bana. savunduğun adamlar polis ve başbakan.
avrupa'nın hiçbir yerinde polis, eylemcilere böyle saldırmaz. önce bir onu idrak etmen lazım. polis; almanya'da, fransa'da, ingiltere'de eylemcilere böyle saldıracak ne içişleri bakanı kalır, ne başbakan. adamı öttürürler. evet pek çok yalan haber döndü ortalarda ama neden döndü, otur bir düşün. senin savunduğun başbakanın baskısıyla olayları göstermek yerine belgesel izletenler yüzünden oldu bu.

@ Melih ERTAN; bu herif gerilimden besleniyor. böylesine ortalığı germesinin nedeni bu. kendi kitlesini ve sağ seçmeni böyle ayakta tutabiliyor. ama işte her zaman işler istediğin gibi gitmez. halk bazen isyan eder. samimi olarak söyleyeyim, ben sandık filan tanımıyorum. halkın iradesine de güvenmiyorum. demokrasi denen olgunun dünyanın en büyük yalanı olduğunu söylerim hep. madem her şeyi sandıkla çözeceğiz, vatandaştan vergi alınsın mı, alınmasın mı diye sandığa gidelim. yer mi? ismini yazamayan adam sandığa gidiyor, sikerim öyle demokrasiyi.

Abdullah ÖZER dedi ki...

Öncelikle şunu iyi anlayalım; ben AKP li sen karşıtı olarak birbirimizin karşısında durmak yanlış. Neden? ben AKP liyim dersem içine ettikleri eğitim sistemlerini de savunmak zorunda kalırım ki ben bunu yapmam. aynı şekilde tamamen karşı olursam da IMF nin postalanmasını, milli uçak ve gemi projelerini görmemekte olmaz... Dolayısıyla her olayı birbirinden bağımsız yorumlamak gerekir...
Benim anlamadığım şu anda bile ATATÜRK orman çiftliğine ağaçlar kesilerek başbakanlık yapılırken sesiniz çıkmıyorda gezi parkındaki 3 agaç için sesiniz çıkıyor? hem bu eylemin kanal istanbulla ne alakası varda iptal edilsin ?
Üstelik gençliğin siyasete konunun başındaki resimdeki gibi girecekse girmesin daha iyi...
Gezi parkına gelince videodaki gibi düşünüyorum, videoya vereceğin cvp bana verilmiş olacak...
Lütfen sen akp lisin anlamazsın a kaçmayalım...

Abdullah ÖZER dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=9cbLUw7Ly9E

koala dedi ki...

@ Abdullah Özer; videoyu 1.13'te bıraktım. devamında neler saçmaladığını merak bile etmedim. bak güzel kardeşim, "benim orucuma saygı göstereceksin, ben oruçluyken yemeyeceksin, içmeyeceksin" dediğin anda onun adı faşizmdir. haaa, eğer birileri sana oruç tutturmuyorsa, onun da adı faşizmdir. eğer senin orucunu tutturmuyorlarsa, onun için de senin yanında mücadele ederim. taksim'in ortasında kimse sikişmiyor. hayatımın bir bölümü orada geçti. en fazla öpüşüyorlar. bırakın artık bu bin yıllık beyinleri. öpüşmek kötü bir şey değildir. sen kendine her türlü özgürlüğü isteyeceksin ama insanların öpüşmesine tahammül etmeyeceksin. sikerler öyle anlayışı.
orman çiftliği konusuna gelirsek, aynı tavrı onun için de gösteriyorum, yarın onun için de sokağa çıkarım. bak sana örnekler veriyorum, diyorum ki, konunun tarihle filan ilgisi yok, erdoğan denen canlı, halen orada yok halı dükkanı, yok zart dükkanı diye avm benzeri bir şey yapmak istiyor. derdi kışla filan değil, zaten derdi tarih olsa, binlerce yıllık tarih eserlerine çanak çömlek demez. herifin derdi açık ve net olarak, o parkın oradan kaldırılması. altındaki niyet de bellidir.
ımf'ye borcu silindi değil mi türkiye'nin. akp iktidarı başardı bunu. türkiye'nin dış borcunun ne kadar olduğunu biliyor musun abdullah? bilmiyorsan ben sana söyleyeyim, 336 milyar dolar. 2002 yılında akp iktidarı gelmeden önce 129 milyar dolardı o borç. hesap kitabını sen yap istersen. ımf'ye borcunun silinmesi, türkiye'nin borçlu olmadığının kanıtıymış gibi konuşmaktan vazgeçin. bunlar tamamen başbakan ağzı. çıksın bir zahmet dış borcu da açıklasın. bu rakam resmi rakamdır, onu da söyleyeyim.
bu eylemin kanalistanbul'a olan alakasını söyleyeyim sana. istanbul'un yeşil alanı şu an yüzde 42'ye inmiş durumda. kanalistanbul ve 3. köprü ile birlikte yeşil alan oranı yüzde 30'a düşecek. çünkü her iki projede istanbul'da yapılaşmayı kuzeye kaydırıyor. istanbul'da varolan yeşil alanların neredeyse tamamı da kuzeyde bulunuyor. bir proje yaptığında, o projeye bağlı olarak yapılaşma başlar. örnek istiyorsan, 2. köprüye bakabilirsin. benim yaşım tuttuğu için gayet iyi biliyorum, o köprü yapılmadan önce orada yapılaşma sınırlı düzeydeydi, şimdi oralar hayvan gibi yapılaştı ve yeşil alan kalmadı. bu projeler de aynı şeyi getirecek.
son olarak milli araba, milli uçak vs. konusuna gelelim. özal döneminde f-16 üretiyorduk güya. kendi fabrikalarımızda (!) yersen tabii. fabrikalarda tamamen montaj yaptın. hiçbir şey üretmedin. bu projeler de, tıpkı f-16 projemiz gibi. türkiye'nin bir şey ürettiği yok, ortada ne bir proje var, ne de başka bir şey. sen boeing ve airbus'a rakip filan olabileceğini mi sanıyorsun? hakikaten hayal dünyasında yaşıyorsunuz.
3 ağaç demişsin. ben açık açık söyleyeyim. ben 3 ağaçtan fazlası için sokaklara çıktım.

aksilaz dedi ki...

Şu mavi karadenizli sözde dobra insanımsıyı tanımasak bizi de götürecek ayaküstü. yaptığı rezillikleri yazsam o bahsettiği çocuğunun yüzüne nasıl bakar acaba.

Ulan oruç onların, namaz onların, cami onların diğerleri dinsiz, anarşist. ne kadar kolay yaftalamak. Rize'de yaşanan olayıda yazıp bitireyim :

Taksime destek veren yaklaşık 30 genç olaysız yürüyor ve açıklama yapıyor. Halk tepki göstermiyor sadece izliyor. Sonrasında nereden geldiği belli olan iki minibüs dolusu vahşi iniyor ve saldırıyor. bunlar dinsiz, anarşist vs sözlerle halkı galeyana getiriyor ve malum olaylar yaşanıyor.

Abdullah bey buna nasıl bakıyor acaba. yada keyfi olarak geceyarısı metro seferlerinin açılmasına. metrobüs seferlerinin olaylar sırasında iptal edilmesine yada 1 mayısta iptal edilen otobüs, metro, tramvay seferlerine?

Siyasi vs görüşün ne olursa olsun şuan iktidarda olan kişiler Firavun edasıyla hareket etmektedir. Bunu kabul etmeyen ya bu düzenden nemalanıyordur yada başbakanın bahsettiği (%50) gibi evde beslediği köpek olmuştur.

koala dedi ki...

@ aksilaz; rica ederim yaptığı rezillikleri yaz :) olmadı mail at, şahane yazı konusu çıkar bana.

aksilaz dedi ki...

Abi bunu yapmam kendi biliyor nasılsa ne olduğunu. Aç kalmamak için güzel bir mizansen yazmış oynamış.

koala dedi ki...

@ aksilaz; ne güzel yazı yazacaktım :( takılıyorum bakma. ama hakikaten bilmiyorum. bir araştırayım bakayım

varol döken dedi ki...

abiler ablalar selam. önce koala'ya diyeyim, ben ve benim gibiler azınlıkların içinde bile azınlık kalıyoruz, baraj düşmedikçe beni temsil edecek bir parti zor. almanya'daki korsanlar gibi düşünüyorum sence buradaki kültürden öyle bir oluşum çıkar mı? zor. apolitik değilim aslında elbet bir ideolojim var ama tüm bu eylemler sırasında insana ve insancıllığa odaklandım mesela hiçbir güç beni miraç kandili'nde içmekten alıkoyamazdı ama o gece park'ta içmedim. şimdi böyle yazınca da sanki müslümanların özel gecelerini kolluyormuşum da içiyormuşum gibi algılanacak. bu algıya karşı hiçbirimiz hiçbir şey yapamayız. zira düşman devlettir aslında tüm devletler bireye düşmandır. mesele hem köklü hem basit. ben şimdi nasıl diyeyim kime anlatayım arkadaş ben iyi polise kötü polise değil tüm polise karşıyım, ben dinin iyi yönlerini falan almak istemiyorum toptan hayatımdan çıkmasını istiyorum diye. bu tür lafları o videodaki cahil gibi adamın yüzüne vururlar daha kötüsü millet de bunu yer. ben sokakta birama saldırıyorlar diye bağırsam beni kimse duymaz ama dine saldırıyor bu adam deseler 10 bin kişi beni linç eder. korktuğum da yok ama hiç kimse böyle boşu boşuna ölmek istemez. elbette apolitik olmayalım elbette hak arayalım ama nerede kiminle arayalım. benim bile 34 sene sesim çıkmamış, bu düşüncelerimle bu düzenin içinde yuvarlanıp gitmişim. suçluyum da, cümlelerime apolitiktim diye başlamam biraz da bu suçluluktan. suçluyum ama aptal da değilim yarın o meydanlar böylesine dolmayacak biliyorum. hepimiz gündelik hayatlarımıza geri dönüyoruz döneceğiz. şimdi taraftarlar itidal barış çağrısı yapıyor sevinçten çılgına dönüyorum ama beni azıcık futbol blogları yorumlarından tanıyanlar yıllardır bunu savunduğumu görür. ben bu eylemlerde fikrimden zırnık oynamadım ama hayatımda bunu ilk defa eyleme döktüm. karşımdakinin de oynamayacağını ve gerekirse beni öldürmeyi göze alacağını biliyorum. hiç kimse barış kardeşlik martavalı okumasın bazı insanlar değerleri için yaşar bunun için ölür ve öldürürler benimse körü körüne inandığım tek değer herkesin yaşama hakkı ve özgür seçimleridir. ben molotof yapamam ancak analiz yaparım. yine de umut var tabi şöylesi günlerden sonra umut yok diyen yalan söyler ama o güne kadar daha büyük bir gün gelene kadar mevcut olanın içinden kötünün iyisini seçeceğiz. bu arada bunca lafın arkasına yanlış anlaşılmasın ama kılıçdaroğlu o kadar kötü adam değil be, bunca şeytanın yanında en azından dilsiz değil. beceriksiz belki ama samimi en azından (beni chp'li diye yaftalayacak adama molotof atarım bak:) böyleyken böyle, umut ve güç bizimle olsun ve yaşasın KORSANLAR PARTİSİ:)

Adsız dedi ki...

Abi aradıǧımız kan Çaǧdaş Cengiz olabilir mi?
Çapulculardan A.A