A benim embesilim; çıkıp bunları takır-takır yazmışsın. Bak sen bir Galatasaraylı olarak gayet açık ve net biçimde diyorum ki; "Sabri atılmalıydı, Caner ve Baros da sarı kart cezalısı olmalıydı."
Şimdi sen diyebiliyor musun, "Benim başkanımın soyunma odasında hakem azarlamakla ne işi var? Hemen her maçta Emre'nin maçı bitirebilmesine şaşırıyorum."
Yok haliyle söyleyemiyorsun. Çünkü bu ülkede işler böyle yürüyor. Birtakım olayları unutturmaya çabalamak için, başka olayların üstüne gidersin.
Bir başkan, hem de maç sürerken devre arasında hakem azarlıyor ama bunun yazılır, çizilir bir durumu yok değil mi? Gayet doğal bir durum bu. Aziz Yıldırım, her yere girebilir, herkese her şeyi söyleyebilir, gerekirse ağzının payını verir.
Bak, ben diyorum ki; ortada haksız bir durum varsa buna herkesin tepki vermesi gerekir. Doğrunun sarısı, kırmızısı, laciverti, siyahı, yeşili, beyazı yoktur. Doğru herkes için doğru olmalı. Senin doğrun ve benim doğrum gibi olgu yok.
Adalet mi istiyorsun? Valla ben de istiyorum adalet. Senin için, onun için, ötekisi için, benim için yani herkes için istiyorum.
Sen çıkacaksın; bir maçı cımbızlayıp çekeceksin, başka bir olayın üstünü de, kedinin pisliğinin üstünü örtmesi gibi örtmeye çabalayacaksın. Yok öyle yağma.
Acemi katil misali, şüpheleri başka yöne çekmeye çalışmak. Hadi canım, hadi, bunları yutturacak birkaç klavye miniği bulun, onlara yedirin bunları.
Son olarak ekleyeyim, Yunus Yıldırım'a düdük astırılsın mümkünse. Yönettiği bütün maçlar skandal niteliğinde. Kendisini geçen sezon oynanan Sivasspor-Galatasaray maçından unutabilmiş değiliz ancak unutmayı umuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder