Türkiye'de işler böyle yürür. Her şeyi unutmuş gibi yapar, hatta gerekirse üste çıkarsın ki, kimse senin üstüne gelemesin. Benzer durumda olsam harakiri ya da ötenazi yaparım ama bu herifler yüz surat hacı Murat.
Gömleğe dönelim. "Halkçı Kılıçdaroğlu 350 TL'lik gömleği nasıl giyermiş?"
Bugüne dek, her konuşmasında buram buram ajite kokan Erdoğan'ın saati kaç lira sorgulandı mı? Ya da oturtuğu villanın ederi ne kadar? Soran oldu mu? Başbakan'ın çocuklarının mal varlıkları, eşinin üstüne yapılmış hastaneler ya da şirketler konuşuluyor mu? Bakan çocuklarının, bakan olmadan ve bakan olduktan sonraki mal varlıkları hiç konuşuldu mu? Bu listeyi daha uzatayım mı?
Türkiye'de 7 yıldan bu yana sürdürülegelen, demokrasi adı altında yarı monarşik düzenin devamından nemalananlar, koltuklarında Lale Devri'ni yaşayanlar, dokunulmazlıklarıyla dünya üstündeki dikta ve faşist cunta yönetenlerini kıskandıranlar 'biraz' rahatsız oldu.
Rahatsızlıklarının haklı olup olmadığını şu aşamada söyleyebilmek mümkün değil. Çünkü Türkiye'de insanlar çok fazla vaat duydu ve bu vaatlerin hiçbirinin yerine getirilmediğine de şahit oldu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun, cumartesi günü verdiği sözleri tutup tutamayacağını hep birlikte göreceğiz.
Ancak benim açımdan bir gerçek var ki, o kongrede vurgulanan "Faşizme geçit vermeyeceğiz", "Taşeronlaştırmayı kaldıracağız", "Yüzde 10 barajını kaldıracağız", "Sendikalaşma ve örgütlenmenin önünü açacağız" söylemleri hoşuma gitmiştir. Ahmet Arif'ten, Nâzım Hikmet'ten alıntılar yapması, ayrıca daha da bir sempati oluşturmuştur, nazarımda.
7 yıldır Türkiye'de hüküm sürenlerin, hanedanlık kurmaya çabalayanların biraz rahatsız olmaları da içten içe beni mutlu etti.
Dönelim yine gömleğe. 'Halkçı Kemal'in Mahmutpaşa'dan giyenmesini beklemek, o göndermede bulunmak en basit deyişiyle vıcık vıcık ve çiğ halkçılık ajitasyonudur.
Bu kelamı eden adamın; birbirinden lüks arabalara bindiğini, ülke insanını dolandırdığını bilmek ayrıca daha da mide bulandırıcı bir durum yaşanmasına neden oluyor.
Şu meşhur 'Recep Bey'e dair de, bir-iki şey söylemezsem olmaz. Dünden bu yana Akp'lilerde "Bu sokak ağzıdır" cümlesi dökülüyor. Bakanlarından, parti yöneticilerine kadar hemen hepsi aynı şeyi söylüyor.
Bundan çıkarımım:
1- Söylem tam olarak hedefi vurmuştur.
2- Bu eleştiriyi yapanlara ağzımla değil, başka yerlerimle gülüyorum. 'Sokak ağzı' diye eleştiri getirenlere, bu hitabın edildiği kişinin sözlerini okutmak lazım. Hiç örnek vermeyeceğim, zaten herkes biliyor neler söylediğini.
İşte Türkiye'de politika tam da böyle bir şey. Lidere karşı kayıtsız şartsız bağlılık ve daha nefesini bile hisseder hissetmez, düğmelerini iliklemek.
Bugün Türkiye'de "Lider değişti ama zihniyet aynı", "Bu hitap çirkindir" eleştirisini getirenler, ne yazık ki, bu hitabın sahibinin söylediklerini dile getirmezler. Muhalefet partilerinin genel başkanlarına "O adam" diyerek, isimlerini bile dile getirmemesini söylemeyeceklerdir.
Türkiye'de bir şeyler değişmeli. Ama öyle ama böyle. Birilerinin yaptıklarının yanına kâr kalmamalıdır. Devlet bankasından kredi vererek, eşe-dosta televizyon, gazete dağıtmalarının hesabını vermeliler. 7 sene önce ticari sicilde yer almayan ama bugün Türkiye'nin en büyük holdinglerinin nasıl ortaya çıktığını mahkemelerde anlatmalılar. 10 yıl önce gecekonduda otururken, bugün kimlerin hangi havuzlu villalarda, hangi lüks arabalara bindiklerinin hesabını teker teker vermeliler.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bunu yapacağını ya da yapabileceğini söylemiyorum. Bu bir süreç, hepimiz yaşayarak göreceğiz.
1 yorum:
gemiciklere laf gelmiyorda adamın gömleğine laf geliyor adam halkın parasını yemiyor kendi parasını yiyor medyaya ne oluyor anlamıyorum bu ülkede recep tayyip erdoğan şans buluyosa kılıçdaroğlunada o şans verilmelidir belki düzeliriz belki daha kötüye gideriz ama zaten 8 sene kaybettik diyorum ya şans olayı gerçi şanslada alakası yok düzgün yönetirse kayıp yılları telafi edersin bekleyip görücez
Yorum Gönder