31 Ağustos 2010

Bart! Yaz bakalım tahtaya


Abilerimizden öğreneceğimiz çok şey var. Feyz alıyoruz, her bir kelimelerini yutuyoruz, her yazılarını duvara asıyoruz ve bizim iğrenç, berbat, çağ dışı ideolojilerimiz yerine onların alî fikirleri ve öğretilerini kendimize düstur ediniyoruz.

Kimseye bir daha küfür etmiyoruz, hele hele orospulara asla orospu demiyoruz. Eğer demişsek, abilerimizin uyarıları karşısında ceketimizi ilikleyip, önlerinde hazır ola duruyoruz. Çünkü tıpkı askerde olduğu gibi hiyerarşik yapı içinde, kendilerine gereken saygıyı ve hürmeti göstermeyi görev ediniyoruz.

Onlar ki, bize nasıl düşüneceğimizi, ne yazacağımızı, ne söyleyeceğimizi öğreten kişiliklerdir. Onlar ki, dünyanın en zor oyunu futbol hakkında konuşurken, "Keyifli, inanılmaz, kriter, hani" gibi kelimeleri lügatımıza sokan insanlardır.

Onlar var olan sistemi yıkmaya çalışırken, sistemi dibine kadar eleştirirken, bu sistemin dişlilerinin birer parçası olma cinliğini bize öğretenlerdir.

Büyük abilerimizden, ahlak (ama onlar 'etik' der) emek, sömürü, utanç, kibir, iftira, yalan gibi mefhumları öğrenmenin zamanı geldi. Bilmiyorduk öğretiyorlar, görmemiştik gösteriyorlar, anlamamıştık anlatıyorlar.

Zaman değişiyor, zamana ayak uydurmak, ustalarımızın bize gösterdiği yolda yürümek için; susalım, konuşmayalım, sadece ve sadece izleyelim, okuyalım, öğrenelim.

8 yorum:

aksilaz dedi ki...

Misimovic ?
İnsua ?

koala dedi ki...

Adnan parantezinde Polat+Sezgin?

Haddimize değil bizim yazmak, abiler yapıyor o işleri. Sonra biraz palazlanırsan, hemen atılıveriyorlar "Höyyt" diye. Malum, bir pasta kestirmişler gözlerine, kimse o pastaya elini sürmesin diye uğraşıyorlar.

Bak şimdi bu son cümleden çıkarımları "İşteee, sizin de gözünüz var" olacaktır. Malum, götleriyle düşünüyorlar..

brk dedi ki...

gecenin nu vaktinde transfer yazılarından çok daha iyi gitti. klasik olucak ama trük insnı her yerde aynı galiba. gerçek hayatta da, sanal bloglarda da... kendini üstün görenler, aşağı gördüklerini istedikleri gibi olmaya zorluyor. tam anlatmak istediğimi anlatamamış olabilirim kusura bakmayın.

Unknown dedi ki...

hocam kısaca "siktir et" (sanırım ilk defa bir yorumda küfür kullanıyorum. onaylamazsan anlarım)

pclion dedi ki...

Selamlar,

Blogunda inatla sadece yazı yazmakla gazeteci olunmayacağını vurgulamışsın ki eğer ben yanılmıyorsam bu ısrarlı ithamlarının muhattabı benim. Şaşırdım demeyeyim ama böyle bir rahatsızlığı olan insan bir mail falan atar, ne bileyim Uğur, ben Ozan abin der. En olmadı, telefonum var abicim rehberinde, Uğur sen ne halt ediyorsun o gazetede de. Aç bir sor, öğren. Blog üstünden şov yapmışsın resmen, onu geçiyorum.

Yahu allah aşkına, gerçekten durumum hakkında bir bok bilmeden inatla aynı şeyleri yazıp durmuşsun. Bana spot/başlık dersi veriyorsun. Yahu, gazetedeki spotların, başlıkların birçoğu benim elimden geçiyor. 1200 vuruşa düşür dediğin şeyi bir senedir istisnasız her gün yapıyorum, izin günlerimde bile dışarıdan yapar gönderirim. Benim sadece "blog yazısı" gönderdiğimi ve yayınlattığımı sanıyorsan kusura bakma ama hakikaten saflıktır bu, en hafif tabirle.

Taraf şartları berbat bir gazete, matbaası yok, maçlar 5 dakika içinde geçiliyor. Serviste kişi sayısı az, çoğu zaman iki kişi nöbete kalarak hallediyoruz bütün işleri. Bir gazetecinin, hadi kutsal atıfınızı bozmayalım, ediörün yaşayacağı en zor anları birebir yaşadım. Son anda başlık da yazdım, spot da yazdım, 30 saniyeye geçmemiz gerekiyor denirken tashih de yaptım. Gerektiğinde skoru değiştirmeyi unuttuğum da oldu, hata da yaptık yani. Son zamanlar maç yazısı da yazdım, yetiştirmeye uğraştım, onun zorluğu da farklı.

(devamı var)

pclion dedi ki...

Şu yazıyı 1200 vuruşa kısalt. Hahah. Hakikaten komik ya. Ulan bir senedir istisnasız her gün saatlerce yaptığım işi ders olarak veriyor adam bana. Gazeteci kimliğin var herhalde (öyle bir anlatmışsın ki, illa vardır. Yoksa bunları unları yazdığıma hakikaten pişman olacağım), "Blog yazarlığıyla gazetecilik aynı şey değil" demek için bir bok bilmeden bana sallamak zorunda mıydın? Ulan bunu bana sorsan ben de söylerim sana zaten. Haber dili, spot dili, başlık esprisi, bunların blog yazısı yazmakla alakası yok elbette. Varsayımla gider yaparsan, karşındakiyle yüz yüze bir kez bile konuşmadan atıp tutarsan böyle komik duruma düşersin.

İnsanlar hakikaten dışarıdan istediği gibi görüyor. Benim dayıoğlu var gazetenin başında, ben sadece blog yazısı gibi yazıp gönderiyorum, di' mi? :( Ahahah. Emin ol, öyle...

Aslında daha da komiği senin beni blog kimliği dışında da görmüş olman. Diğerleri neyse, ben derdimi anlattım, anlamayana davul zurna az der geçerim de senin yazıların gerçekten garip. Daha da ötesi her gün yaptığım işleri bana hayatımda hiç duymamışım gibi ev ödevi vermen.

(durduramıyoruz)

pclion dedi ki...

Ne dersem dinlemeyeceksin, zaten sakalım da çok yok hani. Utanmadan birilerinin hak ettiği noktayı da çalıyormuşum gibi yazman en komiği. Şöyle diyeyim, bizim serviste altı yazar/editör çalışıyor, gazetecilik eğitimi almış kişi sayısı bir. Ki beni de en çok beğenen adamdır, ironik bir şekilde. Bu kadar gazeteciyim, biliyorum ayağına yatan birinin orada var olmanın kolay olmadığını bilmesi gerekir en azından. Biliyorsan da yozlaşmış gazetecilik sistemini benim üzerimden düzeltmeye kalkıyorsan hakikaten hayallerde yaşıyorsun. Senin beni eleştirmenin tek kriteri eleştirebilecek kadar somut biri olmam. İster şımarıklık de, ister başka şey. Şu blog bu kadar okunmasa skinde bile olmazdı gazetede çalışmam, umrunda da olmazdı. Bu kadar da nettir bu olay.

Hadi sana iyi dersler. Ben o dersi çoktan verdim...

Adsız dedi ki...

bu arkadaş ne anlatıyo acaba ya!?