17 Aralık 2010

Ben ona yanıyorum


Siyasete atıldığında, topaç mı topaç bir gençti. Sonra büyüdü, serpildi. Allah "Yürü ya kulum" dedi, saçları bile uzayıverdi.

Avrupa Birliği Başmüzakereci vasfıyla gezmedik ülke bırakmayıp, "Türkiye demokratikleşti" diye, oradan oraya koşturuyor.

Bono ile Boğaz Köprüsü'nde gezinip, "Bono referandumda oy kullansa evet oyu verirdi" diyerek, Bono'nun da Ak Partili olduğunu muştusunu veriyordu.

Sosyalizm hakkında yaptığı o harika (!) yorumsa hâlâ hafızalarda, "Sosyalizmin ne iphone'u ne de plazma televizyonu oldu; bundan sonra da olmayacak."

Her Ak Partili gibi zaman zaman vatandaşı da tehdit etmekten ve aşağılamaktan da geri durmadı, "Referandumda evet oyu vermeyenler ya aptaldır ya da vatan hainidir" diyerek.

Her ABD vatandaşı gibi, ülkesinin çıkarlarını korumak için elini havaya kaldırmış, (Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun) ABD ordusuna hizmet edeceğine ve yükümlülüklerini yerine getireceğine dair yemin een müstesna (!) bir kişilik.

Omzu kirlenmiş, o yüzden de davasından vazgeçmiyor. Keşke sadece omzu kirlenmiş olsa eski bar işletmecisi yeni Türkiye Cumhuriyeti Bakanı ve ABD vatandaşı olan zat'ın.

Gariptir bu ülkenin insanları, ABD vatandaşı da olsa.

Onuru kirlenir ses çıkartmaz.
Gururu kirlenir ses çıkartmaz.
İnsanlığı kirlenir ses çıkartmaz.
Ruhu kirlenir ses çıkartmaz.

Ama omzu kirlendiği için hakkını aramak için mahkeme kapılarına düşer.

Nihal Çarıkçı dert etmesin. Yeter ki, insanın onuru ve gururu kirlenmesin.

ABD vatandaşlarını bakan yapıp, ortalığa salanlar ile ABD'nin ulusal çıkarları için yemin edip, bakan olan ve Türkiye Cumhuriyeti'nde bakanlık yapıp, ülkeyi pazarlayanlar dert etsin.

Sol omzum kirlendi diye ortalığı velveleye vereceklerine, gururum kirlendi diye ağlamıyorlar. İnsan ona yanıyor.

Not: 'İzin' dedim ama dayanamadım. Ayrıca da dinlendim.

4 yorum:

Ozan dedi ki...

abi bu yönünü hiç bilmiyordum bizi kimler yönetiyor ya yakında bunlar en iyi günlerimiz demeye başlarız bu adam daha 2-3 ay önce avrupa birliği yasalarına göre protesto hakkı veririz diye zırvalıyordu bir yumurta atmak mı şiddet oldu çekip adam vuran belki yatmadan çıkıyor yumurta atan 2 yıl hapse mahkum edilmeye çalışıyor nasıl bir adalet anlayışıdır bu benim artık inancım yok bu dünyada adalet yok herkes kendine göre adalet yürütüyor

birde alakası yok ama çok istedikleri şeriat geldiğinde adalet mi olacak yoksulluk mu azalacak belki karnını doyurmak için ekmek çalan çocuğun kolu kesilecek çok alakasız ama böyle bir gerçek var saçmaladıysam kusura bakmayın

outlaw dedi ki...

amerikan vatandaşlığı konusunun popülist bir biçimde kullanıldığını düşünüyorum. amerika'da yaşıyor olsaydım ve vatandaşlığa geçme şansım olsaydı, herhalde yaşamımı kolaylaştıracağından ben de geçer, zorunlu olarak yemini de ederdim. milletvekillerinin mecliste verdikleri sözü ciddiye almıyoruz madem, amerikan vatandaşlığına geçerken - zorunlu olduğu için - verdikleri diğer sözü neden önemseyelim ki?

Erhan dedi ki...

cok izin yapma zaten, hergun bir yazisini okumazsam kendime gelemiyorum.

mehmet sevigen'i sevmem ve milletvekilligine layik degil (ki kac tanesi layik acaba) ama takim elbise hediye etmesi cok ince bir ayardi. egemen bagisin - bugun hediyeye karsi verdigi cevap ise seviyesini gostermeye yeterli.

Ozan dedi ki...

ya harbi bu ülkede yumurta attı diye hapise giren insan olursa kimse adaletten bahsetmesin özellikle başımızdakiler atarlarsa direk aihm'e gitmek lazım böyle saçmalık olmaz ya