13 Temmuz 2011

Galatasaraylılar; Kulüpler Birliği ve TFF'ye soruyor


3 Temmuz 2011 sabahında başlayan "Futbolda Şike, Organize Suç Örgütü Kurma ve Üyesi Olma Soruşturması" kamuyonun bildiği gibi sürmekte, yargıya intikal etmiş vaziyettedir.

Soruşturma sürecinde yazılı ve görsel medyanın veri kirliliği yaratması ve kamuyu "aydınlatma" yönteminin irrite edici olması, es geçebileceğimiz bir davranış değildir.

Es geçemeyeceğimiz diğer önemli husus ise "fair play" söyleminin kağıt üzerinde kalmasıdır.

Futbolun en önemli unsuru/öznesi olan ama aynı zamanda futbol araçlarını tüketmek dışında hiçbir söz hakkı olmayan taraftarlar için aslolan her ne şekilde olursa olsun kupa kazanmak, şampiyon olmak olmamalı aksine futbolun bir "halk oyunu" olduğunu unutturmadan kitlelerin futbol sevgisini korumak için adil, herkese eşit yaklaşan, güzel ve temiz olması için çabalamaktır.

Bir süredir Türkiye'de dillerden düşmeyen "marka değeri" söylemi var. İçinde futbol, taraftar olmayan ve açıkça "marka" diyerek futbolu ve takip edenleri metalaştıran zihniyet, yayın gelirlerinden, ulusal ve uluslararası pazar payını esas alarak ve geri kalan herşeyi öteliyerek bugün karşılaştığı sorunları görmezden gelip futbolun geleceğini zor duruma düşürüyor.

Evet, bizler "masumiyet karinesi" denilen şeyi yok saymış değiliz. Yıllardır başka kulüpler hakkında her türlü iddia, itham ve aşağılamada bulunanların bugün yargıya intikal etmiş bir konuda hukuka sığınmasını sobelemek yerine; evet haklısınız deme cesaretinde bulunacağız. Çünkü hukuk en başta vicdan içerir. Lakin, eklememiz gerekir ki, bu süreçte kendilerini çemberin merkezi koymak isteyenler, kendileri dışında kurumların, kişilerinde yargı yolunda olduğunu unutmasınlar. Bu gemi su alıyorsa, içinden birinin vaziyeti kişiselleştirmesi futbola, diğer tüm özel ve tüzel kişilere karşı bir ayıptır.

11 Temmuz Pazartesi ve 12 Temmuz Salı günleri açıklama yapan TFF ve Kulüpler Birliğine Soruyoruz:

1. Kişileri kurumlardan ayrı tutarak, insan zekasına hakaret eden ve her biri işadamı olan sayın TFF Başkanı ve Kulüp Başkanları iyi bilirler ki "imza sirküleri" kişilerin kurumdaki sorumluluğunu anlatır. Seçilen, yetkili kılınan özel kişiler kişisel menafaatlerini gözetmeden kurum için bir eylem gerçekleştirdiğinde eylemleri birbirinden ayrımaya çalışmak eşyanın tabiatına aykırıdır. Ve ne hukuki ne de vicdani bir bahane değil midir?

2. Yetkili, seçilmiş kişilerin sorumluluğunu bertaraf ederek yasadışı söylemde bulunan TFF ve KB, taraftarlar üzerinden kulüplere verdikleri ve verecekleri her cezayı son 2 gün itibarıyle kanunsuz kılmamışlar mıdır? Sadece futbol değil, bütün sektörlerde, kurumlarda hatta devlet yönetimlerinde varolan yürütme şekli sizler sayesinde altüst edilerek geçersiz kılınmamışmıdır?

3. Kişiler suçlu olsa da bu kurumları bağlamaz diyerek hukuku ayaklar altına alan sizler, yarın herhangi bir futbolcu, teknik heyet sorumlusu ve yönetici şike yapsa, organize suç çetesi kursa; bu kurumları bağlamaz diyerek hepsini meşru kılmış olmayacak mısınız? Sizlerin mantığına göre hal böyleyse geçmişte ki tüm yanlışları olumlayıp gelecekte olabilecek tüm haksızlıkları dün itibariyle normalleştirdikten sonra hangi futbolun idarecisi olup, "fair play" diyeceksiniz? Ve açıkcası her özel kişiye buyrun istediğinizi yapabilirsiniz yolunu açarak suç işlemiş olmuyor musunuz?

4. 5 Temmuz Salı günü Savcılıkla görüşen Mehmet Ali Aydınlar'ın, "Durum çok vahim gözüküyor. Bu kadarını beklemiyordum" dediği öğrenildi... yazıları doğru mudur? Doğru değil ise niçin yalanlamamıştır? Doğru ise niçin elimizde hiçbirşey yok demiştir?

5. "Masumiyet Karinesi"nin öneminin altını çizerek, iddianame dahi açıklanmadan TFF'nin sadece yargıya intikal edenlerin değil, herkesin hakkını koruması için sorunu ötelemek dışında ne yapmıştır? İddianameler hazırlanır ve yargı süreci tamamlandığında UEFA tarafından verilecek olası cezaların hepsinin manevi ( maddiyatan önce ) karşılığını üstlenmeye hazır mıdır? Aynı soru yargıya intikal edilmiş olan kişi ve kurumlar içinde geçerlidir.

6. Yargı sürecinin hızlandırılması için çeşitli devlet aygıtlarıyla bir araya gelip, gerekirse komisyon kurulmasını isteyip, liglerin ertelenmesini gerçekleştirmek hangi "marka değerini" zora sokar? Yarın maruz kalabileceğin cezaları bugünden bertaraf etmeyi tercih etmeyen TFF ve KB yargıya intikal edilmiş olanların dışında yer alan tüm kurumları ve milyonlarca taraftarı hiçe saymak dışında ne yapmıştır?

7. Söze, "marka değeri" diye başlarken, adalet ve futboldan bahsedemeyenler, pasta payının hesabını yaparken, milyonlarca insanı kuşkularla, güvensizlikle karşı karşıya bırakmakmış değil midir? Futbolun temel aktörleri taraftarlar, futbolseverler ve futbolculardır. Onlarsız bir futbol düşünmek, en doğru ve adil oyun peşinde koşmak yerine, içi boşalan "marka değeri" bahanesinini dile getirmek milyonların sevgisine hakaret değil midir?

Soracağımız nice soru vardır. Aba altından sopa gösterilen, güven bunalımı yaratmakla itham edilen Ünal Aysal ve GSK adına da... Ama derdimiz sadece GSK değil, futboldur. Bizler, kulüp ve renk peşinde koşarken tüm sevgimizi, heyecanımız, üzüntümüzü yok sayarak sporun ruhunu içinde "fair play" yer almayan "marka değerine" boğanların hep karşısında olacağız. Birgün kendimizden de hesap sormaktan hiç çekinmeyeceğiz.

Galatasaraylılar

Bu linki de mutlaka okuyun

KAMUOYUNA DUYURU


Not: Yazan ben değilim, sadece paylaşılmasını sağlamak için koydum. Ama yazanların da eline sağlık...

Hiç yorum yok: